Keşap Ziraat Odası

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS
Keşap Ziraat Odası > Ağ Kafeslerde Balık Yetiştiriciliği

Ağ Kafeslerde Balık Yetiştiriciliği

Geçen yazımızda konuya biraz değinmiş ve son alınan kararlar ile ağ kafes balıkçılığının denizlerimizde ancak kıyıdan 1000 m uzağa kurulabileceğini belirterek kafes balıkçılığının kıyılarımızı kirletme konusunda önemli koruyucu kararlar alındığını ve geleceğin daha iyi olacağını belirtmiştim.

Önce, Türkiye deki balık yetiştiriciliği hakkında kısaca bilgi sunmak istiyorum. Çünkü konunun önemi tam olarak açıklanamadığı için kafes yetiştiriciliğine biraz fazla yüklenildiği inancındayım. 1970 li yıllarda ülkemizde bir tek balık çiftliği yoktu. İki yıl japonyada kaldıktan sonra bu konuda bir kaç arkadaşla konuyu üniversite gündemine getirdik ve bu gün ülkemizde 16 adet Su Ürünleri Fakultesi var. 1970 de sıfır olan yetiştiricilik günümüzde 120.000 ton porsiyonluk balık üretimi veya adet olarak kabaca yılda 350 milyon adet porsiyonluk balık üreterek  halkımızın beslenmesine çok önemli bir katkıda bulunan bir sektör haline geldi.Bu üretimin yarısı iç sularda alabalık vs üretimi diğer yarısı ise denizlerde yetiştirilen genel olarak çipura ve  levrek balıklarıdır..

Geçen haftalarda İstanbul da idim. Yabancı bir misafirim vardı. Dünyanın en güzel bir bölgesi olarak Çingene vapuru ile boğaz turu yaptırdım. İstanbulun boğaz manzaralarına hayran kaldılar. Bu ara balık yemek için Anadolu kavağına gittik. . İstanbul gibi bir yerde lokantalarda sunulan balıkların %90 ı ağ kafes üretimi levrek ve çipura idi. Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. Demek ki ağ kafes balıkçılığı olmasa, o ünlü İstanbul balık lokantalarında sardalyadan başka balık bulamayacaktık. Üzgündüm.  İstanbul’un 30-40 sene evvel gördüğüm o taze balıkları lokantalarda yoktu. Belki mevsimden di ama, kışın da durum pek farklı değildi artık. Bu durumda; artık,  Türkiye ağ kafes balıkçılığından vaz geçemez, geçemez ama, denizlerimizi de kirletemez diyoruz.. Bir iki  lokantada bulunana tek tük lüfer için kg’ ına 80 TL istenirken  ağ kafes balıklarının kg fiyatı  10-12 TL idi. Bu balıklar toptan olarak ise 6-7 tl arası çiftliklerden çıkıyor. Eskiden levrek ve çipura balıkları çok lüks ve pahalı balıklar sınıfında iken artık harcıalem ve en ucuz balıklar haline geldi. Şunu bilelim ki ülkemizde ağ kafeslerde balık yetiştiriciliği olmaz ve gelişmez ise gelecek nesillerin balık yeme olanağı da yoktur.  Bu gerçeğin herkes tarafından bilinmesi gerekir.

Olay bu kadar önemli diye denizlerimizin kirletilmesine göz mü yumacağız? Buna da kesin cevabım asla  olacaktır ve bunların önlemleri de alınmaktadır ve alınmaya devam edilecektir.

Bu gün ülkemizde son teknoloji ile çalışan balık üretim işletmelerimiz  var ki açıkça önlerinde saygı ile eğiliyorum. Bazı arkadaşlar bu yazdıklarıma kızabilirler ama gerçek budur. Bir tek kafeste 200-300 ton balık yetiştiriyorlar. Kafesleri açık denizde ve bu kafeslerde o fırtınalı ve tehlikeli ortamda sermayelerini devamlı bir risk altında tutarak balık üretmeye çalışıyorlar. Fırtınalara açık bir denizde üretimi göze almak her babayiğitin harcı değil. Kullanılmayan bir açık deniz alanını balık üreten bir alan haline getiriyorlar. Bunlar ülke yararına olan çalışmalardır.. Biz ilerlediğimizi düşünüyoruz ve seviniyoruz. Ama Dünya da boş durmuyor. 1975 yılında Dünya Üretimi 5 milyon ton iken bu değer günümüzde 60 milyon tona çıkmış. Dünya artık denizlerden sağladığı su ürünlerinin yarısından fazlasını yetiştirmeden sağlıyor.  Veya diğer bir ifade ile dünyada tüketilen su ürünlerinin üçte biri yetiştiricilikten sağlanıyor. Ülkemizde bu konuda bir şeyler yapmaya çalışıyor ama sektör bir umacı haline gelmiş, bilen bimeyen aleyhte haber yapılmış, iyi niyetli ve denizi sevenler de bu bilgi karmaşası karsısında bu sektörü tu kaka der hale gelmiştir. . Günümüzde balık yetiştiricilerinin başı biraz daha dik ve son 4-5 sene içerisinde o kadar büyük hücumlar ve ithamlar oldu ki yetiştiriciler nerede ise ‘Ben balık yetiştiricisiyim’ demeye utanır hale getirilmişlerdi. Bu büyük bir haksızkık tı. Ama yine de çevrecilerin tepkileri yerini buldu, hatalar anlaşıldı, düzeltildi ve umarız yakın gelecekte çevreciler amaca ulaşmasını sağladıkları için artık bu tartışmalara son vereceklerdir. Hatalı çiftlikler olur ise uyaracaklar, yetiştiricilerde dengeli bir şekilde çevreyi de kuruyarak balık üreteceklerdir. Zaten Türkiyede kimse balık yetiştiriciliği yapılmasın demiyor, üretsinler ama çevreyi kirletmesinler diyor ve bu amaca da ülkemiz yaklaşmaktadır ve bu sevindirici bir gelişmedir.

Ben yakın gelecekte her tarafı mutlu edecek sonuçlara ulaşacağımıza inanıyorum ve bundan cesaret alarak bu yazıyı kaleme alıyorum. Artık gerçekler herkesçe bilinmeli ve bu yanlış konu gündemden yavaş yavaş düşmelidir. Yetiştiriciler çevreyi kitletmeyince halkın tepkisi olmayacağını anlamışlardır ve geçecek bence daha mutlu olacaktır. Konulan kurallara uyduğumuz zaman inanıyorum ki bu tartışmalar da bitecektir. Hem kıyılarımız kirlenmeyecek hem de kullanılmayan kıyı ötesi denizlerimizden ekonomik olarak yararlanarak ülkemiz bu konuda kalkınacaktır. Her olanağımızdan kuralına uygun yararlanarak ülkemizi kalkındırmakta bir vatan görevidir. Bu unutulmamalıdır.. Bu anlamda ağ kafeslerde balık yetiştiriciliği denizlerimizden yararlanılmasını sağlayan bir sektör olarak önemlidir, halkın beslenmesi bakımından da önemlidir. İş ve gelir kaynağı olarakta ihmal edilemez. Önemli ihracat potansiyeli vardır.

Ayrıca, yaptığımız hesaplara göre ülkemizde yıllık balık üretimini 1 milyon tona çıkarılamadığı takdirde gelecek nesillerin, evlatlarımızın, sağlıklı bir şekilde beslenmesi mümkün olamıyacaktır. Gelişmiş bir ülkede kişi başı balık tüketiminin ortlama 20 kg olması gerekir. Ülkemizde ise bu rakam 7–8 kg ve bunun % 80 nide hamsi ve sardalyadır ve bunun önemli bir kısmıda balık unu olmaktadır. Öyle ise bu açığı kapatmanın tek yolu Balık yetiştiriciliğidir. Ama bu üretimde mutlaka kuralına göre yapılmalıdır. Kurallara uyulur ise bu kavga , tartışma ve yanlış uygulama ve anlamalara da gerek kalmayacaktır. İnancım ve temennimiz budur

Özetle konu bilimsel ve kuralına uygun yapılır ise çevre fazla kirlenmeyecek ve sürdürülebilir bir üretim yapılacaktır. Daha ileriki yıllarda kıyılarda ağ kafes sorunu ortadan kalktığı gibi yeni teknolojilerin uygulamaya konulması, örneğin deniz yüzeyi altında orta su ve derin su kafeslerinin kullanılması ile Türkiye balık yetiştiriciliğinde gelişmeye devam edecektir. Etmelidir. Aksi takdirde Türk halkının balık yeme olanağı yoktur.

Ayrıca ağ kafeslerde balık yetiştiriciliğinin olta BALIKÇILIĞINA YARAR sağlayan bir sektör olduğu ve olacağı da olta meraklılarınca da bilinmelidir. Çünkü Ağ kafes bölgeleri diğer açık alanlara oranla korunan bölgelerdir. Buralarda ağ kafes altında balık avlamaya izin verilmeyebilir ama yakın çevresi olta ile balık avlama alanları olarak önem kazanacaktır. Çünkü bu alanlar korununca bir rezerv bölgesi olarak ortaya çıkar .Kafes altı ve yakınlarında yabani balıklar beslenme ve barınma olanağı bulurlar. Buradan etrafa yayılan balıklar da oltacılara yeni av olanakları yaratır. Unutmayalım ki av alanlarını kurutmada başarılı bir ülkeyiz. Bu tür korunmuş alanlar denizlerde otla balıkçılığına katkı sağlayan rezerv alanlar olarak önemi ileriki yıllarda daha iyi anlaşılacaktır.


Prof.Dr.Atilla Alpbaz